Çarşamba, Temmuz 24, 2013

Kocatepe

Bir düğün, bir cenazeye katıldım Ankara'da. Geriye bebek ziyareti kaldı. Bir aday var, Arya. Nedim'in kızı. Bu aralar dünyaya gelebilir. Bir-iki ay sonra da Ankara'ya...

Dün Emin'in babasının cenazesine gittim. Kocatepe Camii'ne.

Kızılay'dan, dünyanın en gereksiz yaya üst geçitlerininin arka arkaya sıralandığı Meşrutiyet Caddesi boyunca yürüdüm. Bir piyango satıcısına adres sordum ve tam gösterdiği köşeden sağa dönünce alt katında süper market olan cami karşıma çıktı.

Binaya yaklaştım. Görünürde avlu yoktu. Sağ ve sol tarafta merdivenler vardı. Hangisinden çıkacağımı bilemeyip, sağdakine yöneldim. Ağaçsız, gölgesiz, taştan ibaret dev bir alanla karşılaştım. Avlu diyemedim çünkü bildiğim avlulara benzemiyordu. Gözüm Ebru ve Emin'i aradı. Işık o kadar kuvvetliydi ki, zemin kaplamasındaki açık renk taşla da birleşince görmek zorlaştı. Sol tarafta bir kalabalık vardı. Evet, oradalardı.

Hayat garip. İstanbul'dan bir arkadaşımla Ankara'da bir cenazede buluştum. Ona, babasını kaybeden eşine ve tanımadığım yakınlarına baş sağlığı diledim. Hüzünlü tonda günlük meselelerden konuştuk. Daha güzel günlerde görüşmek üzere ayrıldık. Ben birkaç saat içinde ölümü unutturan günlük yaşama geri dönmüştüm. Onlarınki zaman alacaktı...

Hiç yorum yok: