Çarşamba, Ocak 11, 2012

11 Ocak


7:20'yi kıl payı kaçırdım. Bu bana ders olsun. Artık hızlı hazırlanıyorum diye ilk üç alarmda uyanmazsan böyle olur tabii. Eski bir arkadaşım "öğrenmenin yaylaları var" derdi. Bir konuyu öğrenirsin, örneğin araba kullanmayı, "ben bunu biliyorum, gözü kapalı yapıyorum" dediğin anda, ustalığın verdiği rahatlıktan kaynaklanan hatalar/kazalar meydana gelmeye başlar. Çünkü eskisi kadar dikkat etmemeye başlarsın. İşte benim başıma gelen de bu. 7:35 Bostancı motoruna binmek için diğer iskeleye yöneldim. Turnikedeki görevli 35 dk. sürdüğünü söyledi. Yalan. Bu arada motor, okul servisi gibiydi. İlk-orta okul, lise öğrencileri vardı. Teknenin solunda, masalı oturma grubundaki 3 kız, arkalarda bir yerlerde, değişik tonlamalarda horlayan amcaya bakıp bakıp kıkırdıyorlardı. Karşımda oturanlar ise kuzenmiş. Biri 5, diğeri 12. sınıf öğrencisi. Ufaklık etrafına bakıyor, büyüğü ders çalışıyordu. Defter kareliydi ama matematik defteri değildi. O kadar dikkat ettim, yine de tersten okuyamadım. Büyük olanına sordum ne zaman varırız diye, 8:10 dedi. O da doğru çıkmadı. 8:15'teki Kabataş denizotobüsüne yetişemedim. Neyse ki sabah saatlerinde denizotobüsleri pek sıkmış, 8:25'e atladım. Ekim'den bu yana binmiyordum denizotobüsüne. Artık Kanal24 açık değil TV'de, yaşasın. Gerçi CNNTurk de pek iç açıcı değil ama idare eder. Bazı yaz akşamları bindiğim seferlere denk gelen saatte dayanılmaz bir program oluyordu. Ekrandan uzak oturmayı başarıyordum ama tavan kaplamasına birer-ikişer metre arayla yerleştirilmiş hoparlörlerden kaçamıyordum. Okuduğuma yoğunlaşamadığım, içimden küfredip durduğum o günlerde, denizotobüsünde kulaklıkla müzik dinleyenlerin diğer toplu ulaşım araçlarından neden daha fazla olduğunu çözmüştüm.

Ah şimdi bir yaz günü 18:15 denizotobüsünde olsaydım, eve varıp, üzerimi değiştirip, denize koşsaydım. Bu yaz daha sık 18:15 seferini yakalamayı planlıyorum, evren duy sesimi!


Hiç yorum yok: